SEViLLA MASASI
Sevgili Gökçe,
Appa yine yollardaydı. Bu kez Sevilla’yı gezdi bucak bucak. İlk gün sokakta kaldı. İletişim kopukluğundan ötürü saatlere gezdi bu muazzam şehrin caddelerini. İnsanlarla şakalaştı, bir şeyler atıştırdı, vitrinlerdeki muhteşem yelpazeleri ve şıkır şıkır Flamenko kostümlerini izledi. Oturup bir şeyler içtik Appa, ben bir de bir dost. O sırada Appa da karnını doyurdu. Sonra yorgun argın eve vardığımızda biz koyu bir sohbete ilerlerken O uykuya daldı. Uzun ve sıcak günler boyunca Sevilla’nın bütün güzelliklerini gördü Appa. Geceleri nehir kenarında dinlediğimiz o müthiş İspanyol gitarını, flamenko nağmelerini ve insanların şen kahkahalarını bir bir anlattım ona. Hatta beraber bir Andalusia şiiri bile yazdık. Kocaman boğa arenalarının, Star Wars’ın bir bölümüne mekânlık eden Plaza de Españanın, meşhur Sevilla Katedrali’nin, Cristoph Colomb’un mezarının, rengârenk ve ferah bahçelerin, nehir sefalarının, Arap konaklarının fotoğraflarıyla beslendi bir zaman. Öylesine sıcaktı ki hastalandı Appa. Görüşünün (ekranın) yarısını kaybetti. Her şeye rağmen, geri dönmek için bindiğimiz otobüste onun da benim de ruhlarımız Flamenko’nun olanca kıvraklığı, Andalusia’nın bütün renkleri ve yıllarca sürecek, zaman zaman nüksedecek bir Sevilla özlemiyle doluydu...
Saygılarımla
Uğur Ünal
@follus
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder