Marakeş Masası - طاولة مراكش
Sevgili Gökçe,
Appa Marakeş’i de gördü! Marakeş Masası ancak havaalanında oluşturulabilirdi. Appa’nın internete bağlanabildiği yegâne mevki... Bir buçuk saatlik bir uçak yolculuğunun sizi götürdüğü bambaşka bir diyar Marakeş. Doğu halklarının ortak acıları diye bir fotoğraf çekmek istediğinde insan, gitmesi gereken başkent... İnsanlarının ellerinizden, kollarınızdan ve bacaklarınızdan çekiştirerek, bütün tüylerinizi yolarak ve aslında gözyaşı dökerek, sürüyüp gittikleri yaşamlarını değiştirecek en ufak bir işaret bulmak istedikleri, Atlas Dağları’nın dibindeki bir rüya âlemi... Mistik ve ürkütücü filmlerin gündelik hayatta çekildiği, Jemaa El Fna meydanında ansızın omuzlarınıza bir çöl yılanının konulduğu ya da çıplak ayak bileklerinizi maymunların okşadığı bir kızıl kent Marakeş. Dokuz saatlik kaburga kıran otobüs yolculuğuna katlandığınızda, Sahra Çölü’nün Berberileri ve uysal kervanları tarafından gönlünüzün hoş tutulduğu bir garip, puslu Afrika yaşamı oradaki. Etrafını ilk andan itibaren saran tüm bu alışılmadık, korkulu durumlar ve ilk gece atlatılan kaçırılma hadisesinden sonra, Appa çantaya gömdü başını, hava alanına kadar da hiç çıkarmadı. Ürkek gözlerle çantadaki bir delikten izledi Marakeş’i. Ben de kendi haline bıraktım onu. Beş günün sonunda rengârenk fotoğraflar, komik videolar, bir harita ve satın aldığımız hediyelikleri verdim, neşesi tekrar yerine geldi. Sonra zıpladı kucağıma ve yeniden düştük yollara...
Saygılarımla
Uğur Ünal
@follus
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder