Bu ney bu ney?

Bu tamamen şahsi merakımı gidermek için ortaya attığım bi'şey. Taaa 2006 yılında bu fikirle bu arsayı almıştım, lakin binayı yapmak bugüne kısmetmiş çünkü çok üşengecim. (Ya da tembel.)
Masalarınızı merak ediyorum, tek derdim bu. Üzerine neler koyuyorsunuz, o masada neler yapıyorsunuz, neyi masanızdan ayırmıyorsunuz, ne alınırsa sinirleniyorsunuz? Evdeki masanız, ofisteki masanız, fark etmez. İstediğim; bir fotoğrafla beraber, içinizden gelirse, 1-2 satır bi'şeyler yazıp göndermeniz. Tam da şu andaki haliyle, derleyip toplamadan, olduğu gibi.
"Masa insanın kendine yakışanı giymesidir, dış dünyaya gösterdiği yüzünün bir yansımasıdır. Psikoloji, pozitif bilimler, araştırma, zivziv..." gibi bir bahanem yok. Dediğim gibi, sadece merak ediyorum. "Sana ne?" de diyebilirsiniz. Ama demeyin, çünkü bana bi'şey. Ne olduğunu ben de bilmiyorum.
Velhasılıkelam, haydi bana fotoğraflar gönderin. Mesela şuraya: gokcebahcivan@gmail.com
Göndermezseniz üzüntüden ölmem ama gönderirseniz sevinçten deliririm.



8/18/2015

@lithaen


"Öyle çok da enteresan bir yanı yok masanın.

Kaskımı ille de masada tutmaya çalışıyorum çünkü onu orada görmek hoşuma gidiyor.

Sol arkada yaklaşık 8 senedir bana yarenlik eden, neredeyse gittiğim her yere elen iPod'um duruyor. Sürekli şarjda, sürekli dolu. Geçenlerde onunla beraber kaybettiğim kulaklığım da ona bağlı.

Hemen yanında Lufthansa'nın bir ara uçaklarda bulundurduğu kartpostallardan bir tanesi var. Anlamlı uçak fotoğrafından kendi anladığımı üstüne yazıvermişim bir ara.

Bir adet Stormtrooper bubbleheadi de bana masada yazı yazarken kafa sallayarak eşlik ediyor. Star Wars seviyorum çünkü, arkamda da posteri var zira, göze sokmak istiyorum galiba.

Bir yandan da iş güç ile ilgili kitap ve dergiler derken çok da heyecanlı olmayan masamızın kenarına geldik. 

Esen kalın."

8/14/2015

Çiğdem Taşkıran 7


"Şimdi soldan sağa; demlenmiş çay, banka hesabı açık laptop, hemşiremin yolladığı aşk şişeleri, cunyırımın verdiği renkli kalemler, şirket kaşesi, kraliçeliyimin kaşesi, kalemlik, Küba Nacional Hotel 'raadsız etmeyiniz!' kapı notu, soğuk su, her sayfası dolu ajanda, kuzenimin aldığı çiçek, saksıya iliştirilmiş annemin aldığı ufak deri çizme, saksının altında Işıl'a cibez alıp yollamayı unutmayayım diye iliştirilmiş para. 
Onlar eşya deyil insan anlıonuz mu?"

Volkan Aydın


"Çok daha beterlerine tanıklık ettiğim dağınık çalışma masam. Bir çıktının altına ne kadar nesne sığdırılabilirse o kadar sığdırdım: Cüzdan neyse de, o saatin 6 aydır pili yok, kalem de tükenmiş. 2 hafta önce sağlıklı yaşamı düstur edinip bol su içme kararı aldıktan sonra yalnızca bir kez dolan ve o gündür boş duran şişem, nadiren kullandığım kartvizit kutumun üzerindeki ters dönmüş ancak tabii ki yine içi boş olan şeker kutusu ve ağzıma boca edeyim diye aldığım boş gargara kutusunun yanında en sevdiğim eşya zımb... bi dakka bi dakka, amma boş kutu biriktirmişim, çöp içinde yaşıyormuşum resmen :/
Yere batsın zımba."

8/13/2015

Ebru (@incantelevoleeee)


"Selam:) 
Bu benim yazlık masam. Yazlığı kışlığından ayıran tek şey tepeden 22 derece üflüyor olması. Bu yaz da çalışıyorum ve günleri sadece listeden takip edebiliyorum. Tatile gün saymayı falan özledim ama ufukta tatil de yok. 
Ölüyorum ben galiba..naaşımı bu masadan kaldırsınlar. 
Bir masam daha var,az sonra ona geçeceğim. Biraz kan akıtırsam geçer herhalde sıkıntı(bunu yazmasan da olur,iyice cani görüneceğim, çalışarak Kafayı yiyen doktor :( )

Sevgiyle 

Ebru "

8/12/2015

@yinekedisizim


"İşyeri masası. Çaktırmayın, nöbetteyim. Önlük, eşantiyon kağıtlıklar, şarj aleti, kahve ve daha çok kahve klasiği ile :)))"

Burcu Arman


"Cunku masa ne kadar buyuk olursa olsun dagilinca guzel! Ve evet o lamba fotograf cekildiginde yamuktu hâlâ da yamuk 😄 sarsagim heyhat!"

Begüm Berkman Padar

Ev:

Ofis:

"Açıklama gerektirir mi, bilmiyorum ama babamdan edindiğim bir huy sanırım; çalışma ortamımı güzel ve/ya şeylerle doldurmazsam bana ait gibi hissetmiyorum. Bir de kalem önemli, kalemlerimi kanımın son damlasına kadar koruyabilirim."

Ece ve Mert'in masası.


"Kendimizi yaza buladık gün boyu. Öyle acıkmışız ki evreni yiyelim dedik. Evren çok çok lezzetli:)))"

Nokta Çelik 2



Çiğdem Taşkıran 6



Metin ektedir:




İhmalkârsın hayın yar!

Merabayın biriciklerim. Biliyorum, bloglarımı ihmal ettim. Hem de rezilcesine ihmal ettim. Ama bi sorun niye ettim? 
Öncelikle tembelim, bunu hepimiz biliyoruz. Sonralıkla, bir ton şey oldu. Mesela evlendim. Akabinde İstanbul içi muhtelif taşınmalar, İstanbul'dan bezip Bodrum'a taşınmalar, bir ufak trafik kazası, sevdiğim insanların kaybı, bir miktar da Bodrum içi taşınmalar falan derken kıçım yer görüp, kafayı toparlayana kadar dinozorlar kuşa evrildi. (Evrim çok saçma lan!)
Neticede geri döndüm. Siz de dönün. Biliyorum, aranızda fotoğraf gönderip, blogda göremeyenler oldu. Karmaşık dönemlere denk geldi ve arada kaynadılar. Bunun için özür dilerim. Söz, bu sefer öküzayısılık yapmayacağım.
Şimdi! Girizgahı hallettik, gelelim asıl meseleye: MASALARA! Geri dönüşümü, evdeki en favori masamı paylaşarak yapmak istiyorum. (2 masa daha var. Kaming suun!) Evdeki en favori masa, aha da bu masa: (Aşağıyıgösterenokşeysi)
Bu masa verandada konuşlanmış olup, bir tarafı açık denize, diğer tarafı Yalıkavak Marina ve muhtelif koylara bakmaktadır. (Ortada ev var.) (Bir yamaca, birbirinin manzarasını kısmen de olsa kapatabilecek şekilde evler yapabilmek gerçekten büyük bir maharet istiyor bence.) 
Sabah çok güneş alan tarafta olduğundan, kahvaltı falan edemediğimiz bu güzide masamız, öğleden sonra yayılmaçları, komşularla kahve eşliğinde gıybet, rakılı mangallı bazı aktiviteler, yazma-çizme işleri için idealdir. Üzerinde bir sofra kurulu değilse çeşitli boy ve ebatlarda defter kitap, bir takım içilebilir likitler, şu an adını vermek istemediğim bazı kediler, duruma göre tablet, bilgisayar ve başka bir sürü ıvır zıvır yığılabilecek ebatlardadır. Bir de altında mutlaka bir köpek (Şekil 1a. bkz. aşırı sallanan kuyruk.) bulunduruyoruz. (Kendisi boyutlarının hiç farkında olmadığından, ayaklarımızın dibinde debelenmekte ısrar ediyor. Halbuki baççede koştur değil mi?) (Değil işte.)
Masanın üstünden en ayırmadığımız şey sinek kovucu. Kullanmamak için çok dirensek, lavanta yağı, limon yağı, ikisinin karışımı, biberiye, fesleğen gibi doğal yöntemlerle korunmak için uğraşsak da, şanlı direnişimiz ısırıla ısırıla mutasyona uğramamıza ramak kala son buldu. Çünkü buranın sinekleri bir acayip. Mesela fesleğene gelmez deniyor ya, yalan o. Buranın sinekleri fesleğen falan sallamıyor, fesleğenin yaprakları arasına girip uyuyor. 
Her zamanki gibi konudan saptım, toparlıyorum. 
Burada hayat bu masanın etrafında geçiyor. Bu yazıyı fotoğraftaki masada yazıyorum mesela. Bir yandan da denize batan günü izliyorum. Masalarınızı ve o masaların etrafındaki hikayeleri merak ediyorum bir de. Siz benim gibi tembel olmayın, beni merakta bırakmayın e mi? Bence e.